Bu blogda Turkce karakterler kullanmayacagim. Sirke de kullanmayacagim. Kizartma da yok. Yani her sey cok kolay!
Edit: Vazgeçtim. Hepsini de kullanacağım!

22 Ocak 2012 Pazar

Yumurtapatlaa

Leziz bir yumurtapatlaa yapmak icin, onceden haslanmis ama ihtiyac fazlaliligi sebebiyle yenmeyip dolaba konulmus yumurtayi aliyoruz elimize. 
Suyla birlikte bir cezvenin icine koyup ocakta istimaya useniyoruz. 
Seytan icadi mikrodalga arkadan durtuyor. 
"Versene, ben isitirim" diyor. 
Inaniyoruz.
Sonra GUUMMM!
Al iste...

Google aramasi yapinca da ciksin diye buraya yaziyorum, hatta bagiriyorum: MIKRODALGA FIRINDA KABUKLU YUMURTA ISITILMAZ, PISIRILMEZ, BUNUN SAKASI BILE OLMAZ!
Sansliyiz ki yumurta firinin icinde patladi. Cikardiktan sonra da patlayabiliyormus, kabuklari oramiza buramiza ciddi zarar verebiliyormus!

Dur Sarma!

Sarmamak icin once mahallenin Ege'li ablasinin minik dukkanini buluyoruz. Sonra parayi veriyoruz, sarmayi aliyoruz, afiyetle yiyoruz. Valla. Su hayattaki en buyuk lukslerden biri bu.

E mahallede Ege'li abla yoksa?
Sariyoruz.

Avustralya'dayim. Saraplariyla unlu koskocaman bir ulke. Sarap neyden yapilir? Uzum. Uzum neyden pirtlar? Asma. Asmanin nesi olur? Yaprak. E nerde bu yaprakarlar?!!! Yani su ecis bucus salamura asma yapragini buldugu icin bu kadar sevinmez ki insan!

Neyse, siniri bir kenara birakip faydali seylerden bahsedelim.

Salamura edilmis, yani yuksek olcude tuza belenmis yapraklarimizi tuzu cikasiya kadar suya bandiriyoruz. Baska bir deyisle, yapraklari yikiyoruz. Sonra tekrar, tekrar, tekrar ve tekrar…
 
Bu esnada icini hazirlamak icin princ, sogan, salca, maydonoz, domates, nane, zeytinyagi, kekik gibi seyleri, sirasini tahmin ettigimiz sekilde tavaya koyup, evirip ceviriyoruz. Princler, minesi bozulmus dise benzediginde tamamdir.

Rahat bir ortam hazirliyoruz. Beline yastik koymak ya da ortasi delik mindere oturmak isteyenler olabilir. Bu oturus uzun surecek.

Viskimize buz aliyoruz.


Gelelim sarma asamasina. Kimsenin gozunu korkutmak istemem, o kadar da atla deve degil sarma sarmak. Sadece zaman aliyor. 

Yapragimizi seriyoruz:

Az once hazirladigimiz ici soyle, fotograftaki gibi koyuyoruz:

Sonra soyle yapiyoruz:

Sonra da boyle yapiyoruz:

Bir de soyle:

Bir de boyle (bastira bastira):

Tamaaam!

Ilk seferde sekli guzel olmayabilir. Elinizin ayari zamanla oturur. (Sanki ilk bagimsiz sarmami yapmiyormus gibi konustuguma bakmayin, biz de bazi seylerin farkindayiz! Babaannemin ogrencisiyim sonucta.) Ideal olcuyu yakalamak icin sariminizi parmaginizla kiyaslayabilirsiniz.

Bas parmak kalinligi ve uzunlugu fena degil:

Ille de kucuk parmak kadar olacak diye tutturanlar olacaktir. Onlara laflar hazirlayin, uste cikin ama gerekirse oyle de yapabileceginizi gorsunler:

Ama bak bu hos degil iste, cok kalin:

Cok uzun:

Iste boyle uzundu, kisaydi, sismandi, zayifti derken bir de bakmissiniz ki tencere doluvermis. Neden? Cunku 350 gr asma yapragi dedigimiz sey aslinda iki bucuk kisilik sarma ediyormus. Onca hazirlik bosunaymis, viski bile bitmeden sarma bitti!

Ha bu arada, ara sira denk gelen yirtik yapraklari tencerenin dibine dosedikten sonra, gozumuze hos gorunecek sekilde, dik olmamak sartiyla, sarimlarimizi diziyorduk tencereye. Sizin de ilk dizdiginiz tencere cok buyuk geldiyse usenmeyin degistirin tencereyi. Onemli olan tencerenin boyu degil, dolu gorunumu. 

Sonra BIR TENCERE DOLUSU sarmamizin uzerine limon sikiyoruz (bak bu sozcuk sansure takilacak ama ne yapayim, Turkce karakterim yok), zeytin yagi gezdiriyoruz. Sonra pisiriyoruz. Ne kadar oldugunu bilmiyorum. Ara ara bakin. Rengi falan degisecek diyorlar ama anlamasi biraz zor. Baktiniz pismemis, ertesi gun biraz daha pisirin. Daha bile guzel oluyor! 

Tabi bir hayli de ic artti di mi? Onlari da pilav gibi pisirin, pilav olsun. Hem de sahane bir pilav!  Icine havuc bile koyun!

3 Ocak 2012 Salı

Cesitli Burekler


DIKKAT LEZZETLIDIR!

Iste yufka budur yaa! Neydi o oyle bez gibi, minicik, kare

Ispanaklari yikiyoruz. (Camurluysa 5 saat surecek, o yuzden ona gore planlayin kendinizi)

Mis gibi tertemiz ispanaklari pisiriyoruz. Pisirmekteki amac boylarini kucultup, ispanaklari ecis bucus hale getirmek ki, yufkanin icine sigsin. O yuzden hemen kuculunce aliyoruz ocaktan. (Bak, neler de biliyorum!)

Peynir kabinin icinde kalan peynir kirintilarini bir suzgec yardimiyla kullanilabilir hale getirmek icin, lavobonun uzerinde tuttugumuz suzgecin uzerine peynir kabini deviriveriyoruz. bkz. "suzmek"

Suzulmus peynirlerle ecis bucus edilmis ispanaklari karistiriyoruuuz ve borek icimiz haziiir.

Sira sosta: Sos evet. Bir kaseye yogurt, sut, sivi yag, bir adet yumurta koyup ayran kivamina gelene kadar cirpiyoruz. Daha onceki gozlemeyi denediyseniz, ayni oldugunu farketmeniz gerek. Farketmediyseniz yuh! Ha gozlemeyi denemediyseniz siz kaybedersiniz.

Caniniz ayran cekerse kalan yogurdu da azicik suyla cirpip iciverin tam o esnada. (Tarif icinde tarif verdim bak, gene iyisiniz)

Sonra caaanim yufkayi tepsiye minciklaya minciklaya seriyoruz ve uzerine az onceki sostan suruyoruz bol bol.
Ipucu: Yukfayi tepsiden biraz tasirin ki, borekcaazin ici disina cikmasin.

Uzerine icimizin yarisini yayiyoruz. (ecis bucus ispanakla suzgun peynirden bahsediyorum tabi ki)

Bir kat daha yufka minciklayip, bir kat daha ondan bundan sey yaptiktan sonra en ust kata minciklamadan yufka seriyoruz. Her tarafina guzelce kalan sosu boca ediyoruz. Tepsiden tasan yufkalari da uzerine yapistiriveriyoruz.

Iste haziirr. Pisirin! (firinda tabi)


Yufkaniz artti ve kiyamadiysaniz hemen bir tepsi daha borek yapin benim gibi.

Bu kez sogan-kiyma-patlican uclusunu birbirine sokup kizgin ateslerde canlarina okuyoruz. Buna da "icimiz" diyoruz.

Sonra az once ecis bucus ve suzgun ile yaptigimiz her seyin yerine, bu kez 'icimiz'i kullanip yukaridaki islemlerin heeepsini tekrarliyoruz. 

Iste haziiir. Yiyin!

Pismis halinin fotografini cekmeyi unuttum cunku o kadar guzel gorunuyordu ki hapur hupur yedik. Bunlar da son dilimler:

Ikinci icimizin miktarini pek ayarlayamamisim da boyle bir manzara oldu, ama tekrar soyluyorum: leziiizzzdi!